Müslümanların dertleriyle çok ilgilenirlerdi. Efkâr-ı umumiyeyi çok iyi takip eder, hadiselerin memleketimize, İslâm âlemine zarar vermemesi için duâlar ederdi. Çıkan fitnelere, küffarın zulmüne çok üzülürlerdi.
"Dikkat ederseniz, işgal altındaki müslümanların tek ümidi Türkiye'dir. En çok buraya gönül bağlarlar. Ümitleri ve gönülleri bu vatandadır."
"Vatan, imanı muhafaza eder. Çünkü vatansız iman kazanılmıyor. Bu vatan çok güzel amma vatandaşlar bunu bilmiyoruz." buyururlardı.
İslâm'ın ve müslümanların güçlü olmasını ister, harp silah ve araçlarına dair elde edilen gelişmelerden çok memnun olurlar, her bakımdan memleketin üstün ve kuvvetli olmasını isterlerdi.
"Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)
Âyet-i kerime'sini sık sık hatırlatır, yahudi ve hıristiyan milletlerin dost olmayacağını, bu yüzden AB'ye almayacaklarını söylerdi.
FETÖ'nün "Dinlerarası diyalog" fitnesinden yol bulan misyonerlerin faaliyetleri 2004 yılında zirve yapmıştı, her yerde kilise evleri açılıyordu. Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri adeta karşı taarruza geçerek "Hıristiyanları Hidayet ve Gerçek Kurtuluşa Davet" eden bu broşürleri çıkardı. Yüz binlercesi Türkiye'de dağıtıldı. İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İtalyanca, İspanyolca, Hollandaca gibi hemen her dilde basıldı, Vatikan'a kadar Amerika ve bütün Avrupa devletlerinde kiliselere ve halka dağıtıldı. Küffar büyük rahatsızlık duydu.