Nurlu SözleriNurlu Sözleri

Ömer Öngüt -ks- Manevi Şahsiyetleri - Nurlu Sözleri

Nurlu Sözleri

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri son derece fasih, az ve öz, içten ve derinden, açık ve külfetsiz söz söylerler; herkesin seviyesine inerek, herkesin rahat anlayabileceği sadelikte konuşurlardı. Onların sohbeti yakınlık makamından doğar ve âlî makamlardan süzülerek gelir. Her beyanları bu yakınlık makamından gelen hikmetlerle doludur.

Hikmetli sözlerinden bazılarını arzediyoruz:

"Herkes halk ile olmak istiyor, hayatın Hakk'ta olduğunu kimse bilmiyor. Niçin? Hakk'tan uzak olduğu için. O'nunla olmak hayattır, O'nsuz hayat vefattır." (11 Ağustos 1979)

"Allah yolunda yorulduğum ve yıprandığım zamanlar ancak zevk duyabiliyorum. Başka zamanlar hayatımın boşa geçtiğini kabul ediyorum." (11 Ağustos 1979)

"İnsan Hazret-i Allah'tan uzaklaştıkça, O'nu uzak yerlerde arar. Yaklaştıkça Hazret-i Allah'ın kendisine kendisinden yakın olduğunu görmeye başlar." (26 Ağustos 1979)

"İyilik ihsan eden Allah'a şükürler olsun. İyilik vermeseydi iyiliği nereden bulacaktık." (26 Ağustos 1979)

"İnsan Hazret-i Allah'a ihlâsla yönelir de her ihtiyacını O'na arzederse, o kul ne ihtiyacı olduğunu bilmeden ona ikram ve ihsan eder. Çünkü kul bir noktayı görür ötesini görmez. O ise ihsan ettiği zaman kulunun hayâline gelmediği şeyleri de ikram eder." (1 Eylül 1979)

"Yük çekici olun, yük olucu olmayın. Verici olun, alıcı olmayın." (30 Ekim 1979)

"Hazret-i Allah ağlayan kulunu çok sever. Ağlamak demek, âcizliğini itiraf etmek demektir." (30 Ekim 1979)

"Allahümme Salli-Barik duâlarına devam ettiğimiz halde, mütemadiyen okumamızı emrediyorlar. Okuyoruz okuyoruz yine emrediyorlar. Umumi belâya karşı olduğunu buradan anlıyoruz." (30 Ekim 1979)

"Ruhun hayat bulması nefsin esaretine, nefsin hayat bulması ise ruhun esarete düşmesine vesile oluyor." (30 Ekim 1979)

"Biz Hakk Celle ve Alâ Hazretleri'nden kölelikten başka bir şey istemedik. 'Allah'ım fakiri kapında köle et!' demişizdir. Başka hiçbir isteğimiz olmamıştır.

Gelen Hakk'ın misafiridir, çünkü O'nun için geliyor. Hakk'ın misafirine gerekeni yapabildiğimiz kadar yapmaya gayret ederiz." (23 Aralık 1979)

"Ölüm mahlûkunu Halik'ine kavuşturan en güzel bir vasıtadır. İnsanın irkilmemesi, çekinmemesi, korkmaması lâzımdır.

Sen sevdiğine gidiyorsun, Halik'ine kavuşuyorsun. Bıraktığın ne, nereye gidiyorsun? Bir düşünsene! Kümesten kurtulup saraya gideceksin. Niye irkiliyorsun?" (23 Aralık 1979)

"Eğer sizinle konuşurken, konuşmam başka, gayem başka olursa, o benim Allah'ımla arama perde olur. Açık konuşayım. Çünkü sizinle konuşurken gaye ve maksadımı saklamış olabilirim, amma onu Allah'ım biliyor ya. Sizinle değil, o zaman Allah'la arama perde olur. Bu yolun hakikati bu. Allah'ım bizi bize bir an bırakmasın." (Ocak 1980 / Demirci)

"Hakk ehli niçin ibadeti çok seviyor? Niçin çok ibadet ediyor? İbadet esnasında o O'nun iledir de ondan. O hep ibadet yapmak ister. Ondan daha tatlı bir şey yok. O'nunla olmaktan, O'nunla muhatap olmaktan daha güzel bir şey yok." (Ocak 1980)

"Biz hediye dahi kabul etmeyiz. Çünkü gelen Allah için geliyor, o bana en büyük hediyedir. İkinci bir hediye ağırlık verir. Her türlü külfet kaldırılmıştır." (Ocak 1980)

"Müslüman demek idrak sahibi demektir. İdraki ile her şeyi ölçüp tartacak." (Ocak 1980)

"Biz hakikate sarılana sarılmışızdır, sarılmayana sarılmamışızdır." (3 Şubat 1983)

"Ümmet-i Muhammed'i öz kardeş bilmek ve sevmek, müslümanların birleşmesini ve çoğalmasını arzu etmek lütfu, Hazret-i Allah'ın kardeşlerimize cidden büyük bir ihsanıdır." (3 Şubat 1983)

Şimdi ihtiyarların kıymeti kalmadı. Bilinmediği için kalmadı. Halbuki onlar evin bereketidir. Onlar gittikten sonra evin bereketi de gidiyor.

Eskiler yedireyim sevdasında idiler, yeniler yiyeyim sevdasında, yaşama sevdasında. Bunun için de bereketten mahrum kalıyorlar. (1 Ağustos 1981)

Hâl, Hazret-i Allah'ın ihsanıdır, kâl ile ifade edilmez. Hâlik ile merbudiyet kurmak, Hakk'ı halka tercih edip yalnız Hakk'a rağbet etmek gerekiyor. İşte o zaman hâl husule gelir ve Hazret-i Allah o kulunu kendi maiyetine alır. (20 Haziran 1982)

"Hepimiz misafiriz. Misafirhanede misafir olduğumuzu bilip, ev sahibini muhakkak tanımalıyız.

Ev sahibini tanıdığımız zaman, senlik-benlik ayrılık-gayrılık olamaz."

"Cenâb-ı Fahr-i Kâinat Efendimiz'e, bize yakın olduğunu bilerek Salât-ü selam getirmeliyiz. Çünkü onlar muhabbetle anıldığı zaman, oradadır onların ruhaniyeti.

Şu hâlde bizim o edebi takınmamız lâzım. Onları andığımız anda, onların orada olduğunu düşünerek Salât-ü selam getirmeliyiz.

Bizim bu gibi yerlerde çok boşluğumuz var."

"O'nunla olmak hayattır, vallâhi öyle. O'nsuz olmak vefattır, yemin ederim öyle."

"Mehdi Resul Hazretleri ile İsa Aleyhisselâm geldikleri zaman zâhirde kalanlar onlara karşı gelecekler. Ancak ehl-i hakikat, Hazret-i Allah'ın yürüttüğü kimseler onlara destek olacaklar."

"Allah'ım! Ne olur beni bu kapıya kabul buyur. Ne olur beni kapından atma!"

"Hizmet aşkı bizi ayakta tutar, yoksa yaşama aşkı tutmaz.

Allah'ım Zât'ınla olayım, Zât'ınla öleyim."

"Bizim ayıplarımızdan birisi de biz hep âlemi irşad etmeye kalkarız, nasihat etmeye kalkarız da hiçbir zaman o nasihati nefsimize duyurmayız. Niçin?

İrşad etmeye kalkarsak bizi büyütecekler, methedecekler. Halbuki Hazret-i Allah'ın yanında alçaldığımızı da bilmeyiz. Bunlar bizim acizliğimizin, cahilliğimizin en güzel numunesi. Biz yüzümüzü halka çevirmişiz, Hakk'a çevirseydik; "Bana Allah yeter!" derdik. Yüzümüz halka dönük olduğu için bizi halk beğensin halini ortaya koyuyoruz..."

"Ruh kuvvet bulunca nefse galebe çalıyor. Ruh galebe çaldıkça şeytan hükümsüz kalıyor.

Bu sözleri kavrarsanız çok gizli noktaları öğrenmiş olacaksınız."

"İyilik çok ağırdır, nefse ağır gelir. Fakat ruha hayat verir. Onun için güç de olsa iyilik iyidir."

"Sevgililerinin yüzü suyu hürmetine, hiç affedilmeyecek kimseyi affediyor Hazret-i Allah."

"Haram lokma yendiği zaman gaflet, ağırlık, uyku husule gelir. O zaman Cenâb-ı Hakk'a sığının ve hemen yerinizi değiştirin."

"Hazret-i Allah'ın varlığı apaçık meydanda, fakat Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin varlığı meydanda değil. Onun varlığından mükevvenâtı halkettiğini kimse bilmiyor. O olmasaydı, hiçbir varlık olmayacaktı.

"Bugün Sırât-ı müstakim üzerinde bulunmak Cenâb-ı Hakk'ın ikram ve ihsanından dolayıdır. Kendi lütfu ve keremi ile o ikram ve ihsan kapılarında bizi sabit ve daim tutarsa rızâsına nail olmuş oluruz. O rızâ ile de huzuruna varırız."


Önceki Sonraki