Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

Kalplerin Anahtarı Külliyatı

Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

ZİKRULLAH


Mânâ ve Önemi:

Zikrin mânâsı, Allah-u Teâlâ’nın yüceliğini meth-ü senâ etmek maksadı ile dilden ve gönülden gelen güzel kelimelerle anmak demektir.

Zikrullah; mârifetullah yolunun esası, kalbin ve ruhun kavuşturucusudur.

Zikrullah; kalplerin nuru, ruhların huzurudur. Gözlerin cilâsı, her derdin devâsıdır.

Zikrullah; kalbe itminandır, enistir, en iyi arkadaştır, bir müminin bütün hayatını kaplar.

Zikrullahla meşgul olmak, kâlbin düzelmesinin aslıdır. Kalbe ferahlık ve genişlik verir, kalpte inşirah hâsıl olur.

Geceleri zikrullahla ihyâ etmek, amellerin üstünü, hallerin en güzelidir.

Zikrullah ile gönül mâsivâdan, her türlü pisliklerden temizlenir. Zikrullahla kalbi mâmur olanın iş ve ahlâkı güzel olur. Zikrullah velâyet alâmetidir.

Zikri Allah olanın fikri de Allah olur. Zikrullaha devam etmek Allah dostlarının âdetidir, Allah-u Teâlâ’nın bir nimetidir. Hakk’ı zikredeni Hakk da zikreder, Hakk ile ünsiyet kurar, kurbiyet peyda eder, af ve mağfiret kapılarının en büyüğü o sayede açılır.

Zikrullah rızkı celbeder. Allah-u Teâlâ rızık sebeplerini halkeder, kişi kolaylıkla rızkını temin eder.

Zikrullah kişiye mehabet, halâvet ve güzellik verir. Zikrullahla meşgul olanların kalpleri kuvvetli olduğu gibi, bedenleri de kuvvetli olur.

Zikrullah insanı ilâhî azaptan kurtaran yegâne ibadettir. Hata ve günahları giderir, kötülükleri iyiliğe çevirir.

Zikrullah meclisleri, meleklerin de katıldığı mahallerdir. Zikrullah meclisleri, meleklerin zikredenleri ziyaret ve tavaf etmelerine sebep olur.

Zikrullaha devam edenler kıyamet gününde korkudan, hasret ve pişmanlıktan yana emin olurlar.

Zikrullah ile meşgul olanlara, kendileri istemeden de daha üstünü verilir.

Zikrullah kul ile cehennem arasında siperdir. Allah-u Teâlâ zikreden kulunu sevinç ve sürura garkolmuş bir halde cennetine koyar.

Herşey fânidir, zikrullah bâkidir.

 

İlâhî Emir:

Zikrullah ilâhî bir emir gereğidir. Yüce dinimizin emir buyurduğu ne kadar ibadet varsa hepsi de zikrullahın ikamesi ve icrâsı içindir.

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı kerim’inde:

“Benim zikrim için namaz kıl!” (Tâhâ: 14)

Âyet-i kerime’si ile dinin direği ve temeli, ibadetlerin rehberi olan namazı emretmiş olduğu gibi:

“Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin.” (Ahzab: 41)

Âyet-i kerime’si ile de kendisini zikretmeyi emretmiştir. Namaz da ilâhî bir emirdir, zikrullah da ilâhî bir emirdir.

Âyet-i kerime’de:

“Zikrullah elbette en büyük (İbadet)tir.” buyuruluyor. (Ankebut: 45)

Zikrullahtan daha büyük, daha üstün bir şey yoktur. Amellerin en yücesi, en iyisidir.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

“-Müferridler yarışı kazandılar!”

“-Müferridler kimlerdir yâ Resulellah?”

“-Onlar o kimselerdir ki, Allah-u Teâlâ’nın zikrine bütün benlikleri ile dalmışlardır, başka şeylerle uğraşmazlar.

Bu zikir onlardan yüklerini indirmiştir, kıyamete hafif olarak gelirler.” (Hâkim)

Dönüşü olmayan bir günde hafif olmak, hiç şüphesiz ki bahtiyarlıkların en büyüğüdür.

 

Zikrullah ve Şükür:

Zikrullah, hidayete ermenin bir şükran ifadesidir:

“O size nasıl hidayet ettiyse, siz de O’nu öylece zikredin. Bundan önce siz sapıklardan idiniz.” (Bakara: 198)

Câhillerden idiniz, Allah-u Teâlâ’yı nasıl zikredeceğinizi bilmiyordunuz. Şimdi ise hidayete ermiş bulunuyorsunuz. Hidayet ve iman nimetine karşılık O’na şükrediniz.

Kudsî Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:

“Ben kulumun zannına göreyim, beni zikrettiği yerde ben onunlayım. Kulum beni kendi içinde zikrederse, ben de onu kendi nefsimde zikrederim. Beni toplulukta zikrederse, ben de onu daha hayırlı bir toplulukta zikrederim.” (Buhârî)

Bir kul için bundan daha sevindirici bir müjde olamaz.

 

Kalplerin Şifâsı:

Zikrullah; dinimizin emri, imanın alâmeti, ibâdetlerin beyni, aklın nuru, kalbin cilâsı, ruhun hayatı, gönlümüzün miracı ve her derdin ilâcıdır.

Hadis-i şerif’te:

“Zikrullah kalplerin şifâsıdır.” buyuruluyor. (Münâvî)

Zikir nurdur, zikrullahla meşgul olanın içi nurlanır. İç nurlanınca hikmet husule gelir.

Zikrullah, kulu gafletten koruyan mânevî bir zırhtır.

“İnsan bir şeyi severse dâima onu anar.” (C.Sağîr)

Hadis-i şerif’i mucibince, bir şeyi seven onu hiç dilinden düşürmez. Yani bir insan Allah-u Teâlâ’yı çok zikretmezse sevgi iddiâsında yalancıdır.

Allah-u Teâlâ zikreden kulunu şu ilâhî iltifatlarla taltif buyurur:

“Kulum beni zikredip dudaklarını benim için kıpırdattığı müddetçe ben kulumla beraberim.” (İbn-i Mâce)

Zikrullah hayata hayat katar, kabre aydınlık, ahirete azık hazırlar.

“Bir kul benim zikrimle meşgul olmasından dolayı kendi ihtiyaçlarının talebini unutursa ben o kuluma kendisi istemezden önce in’am ve ihsan ederim.” (Tirmizî)

Allah-u Teâlâ’nın rahmet hazinelerinin sonu yoktur. Sadece ahirette değil, dünyada da huzurlu bir hayat bahşeder.

 

Allah-u Teâlâ’nın Kulunu Anması:

Zikrullah taatlerin efdalidir. Çünkü zikrin sevabı Allah-u Teâlâ’nın kulunu zikretmesidir.

Âyet-i kerime’sinde:

“Siz beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim.” buyuruyor. (Bakara: 152)

Bu Âyet-i kerime’ye birçok mânâlar verilmiştir.

Şöyle ki;

Bana itaat ederek siz beni zikrediniz, ben de sizi rahmetimle mağfiretimle zikredeyim.

Siz beni duâ ile zikrediniz, ben de isteklerinizi size vererek sizi zikredeyim.

Siz beni övgü ile zikrediniz, ben de sizi övgü ile nimetlerle zikredeyim.

Siz beni ihlâs ile zikrediniz, ben de sizi halâsla, kurtuluşla zikredeyim.

Siz beni dünyâda zikrediniz, ben de sizi ahirette zikredeyim.

Siz beni refahınız rahatınız zamanında zikrediniz, ben de sizi belâ ve musibete uğradığınız zaman zikredeyim.

Siz beni ibadetle zikrediniz, ben de sizi yardımımla, inayetimle zikredeyim.

Siz beni yolumda cihadla zikrediniz, ben de sizi hidayetimle zikredeyim.

Siz benim ulûhiyetimi kabul ederek zikrediniz, ben de sizi kulluğa kabul ile zikredeyim.

Her ibadetin belli bir şartı olduğu halde, zikrullah için hiçbir şart yoktur. Ayakta, oturarak, yatarak bile zikretmek câizdir. Abdestli olmak efdal olduğu halde, abdestsiz olarak da yapılabilir.

 

En Büyük Kalkan Zikrullah:

Şeytanın nüfuzundan ve vesvesesinden korunmak için zikrullah en büyük kalkandır.

Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Takvâya erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah’ı zikrederler. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile.” (A’raf: 201)

Kendi hatalarının nerede olduğunu ve şeytanın hilesinin nereden geldiğini görürler ve hemen yanlıştan sakınırlar. Böylece Allah-u Teâlâ tarafından kendisine ihsan edilen basiretleri daha da artmış olur.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

“Şeytan insanoğlunun kalbine nüfuz etmek için istilâ eder. Lâkin kalp Cenâb-ı Allah’ı zikredince ümitsiz olarak geri çekilir. Unutursa istilâ eder.” (Nevâdir-ül usûl)

Zikrullah şeytanı uzaklaştırır, Allah-u Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazandırır.

Allah-u Teâlâ zikrullaha devam eden kimseden şeytanı nasıl uzaklaştırırsa, zikrullahtan gafil olan kimseye de şeytanı arkadaş yapar:

“Kim Rahman olan Allah’ın zikrinden göz yumarsa, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o onun ayrılmaz bir arkadaşıdır.” (Zuhruf: 36)

Dünyada da ahirette de onunla birlikte olur. Dünyada onu masiyete iter, kıyamet gününde onunla birlikte cehenneme girer.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler