Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

Kalplerin Anahtarı Külliyatı

Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

VELİLERİN DERECELERİ


Muayyen Toplantılar:

Allah-u Teâlâ’nın sevdiği ve seçtiği veli kullarından vazifeli olanlar muayyen zamanda toplantılar yaparlar. Bu toplantıların ekserisi Mekke-i Mükerreme’de ve Ravza-i Mutahhara’da olduğu gibi; emrolunduğu çeşitli yerlerde, hatta hiç akla gelmeyecek yerlerde de yapılır.

Onlar bu toplantılara emirle iştirak ederler ve çıkacak hükmü, verilecek emri beklerler.

O hüküm Allah-u Teâlâ’dan Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine, Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inden de zamanın kutbuna, nâibine gelir.

Bu toplantılara Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz iştirak ettiği zaman kutbun hükmü yoktur, orada Resulullah Aleyhisselâm’ın hükmü vardır, o emir verir. Daha sonra nâib tebliğatı yapar ve emrin icrasına geçilir. Hükme göre hareket ederler, hiç kimse emirsiz kendi başına hareket edemez.

Onlar hizmetçidir, verilen emre bakarlar. Ve yalnız emredileni yapmaya sahib-i salâhiyettirler. Ve fakat umumi salâhiyet olmadan hususi salâhiyetin hiç hükmü yoktur. Şu kadar var ki kendilerine verilen salâhiyet dahilinde müzakere yaparlar. Kendi aralarındaki mevzularda görüşürler, konuşurlar. Ancak emir olan bir hüküm üzerinde istişare yapılmaz.

O emir Allah-u Teâlâ’nın hükmünü taşıdığı için bu hükümlere itiraz olmaz. En küçük bir müdahaleye salâhiyetleri yoktur. Veyahut değiştirilmesi için kalbinden dahi zerre bir arzu geçse nâkıstır.

Niçin? Hizmetçi olduğu için. Onlar Allah-u Teâlâ’nın ve Resul’ünün -sallallahu aleyhi ve sellem-in hizmetçileridir. Yalnız emre bakar ve emredileni yapar.

Allah-u Teâlâ nasıl murad ederse öyle tecelli eder. Değil bir kul; bir peygamber dahi ilâhî hükme karışamaz. Mülk O’nundur, dilediğine verir. Mahlûkun hükmü yoktur, dilediği şekilde tecelli eder.

Bu toplantılara katılanların durumunu size şöyle arzedelim:

Allah-u Teâlâ dilerse şahsı o mecliste bulundurur, dilerse rûhâniyetini bulundurur, hangisi emrolunmuşsa... Yani o anda kişi otururken, rûhâniyeti toplantıya iştirak eder veya kişinin bizzat kendisi iştirak ederken, rûhâniyeti bedel olarak burada bulunur. Allah-u Teâlâ dilediğini dilediği gibi hareket ettirir, mahlûkun hükmü yoktur.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler