Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

Kalplerin Anahtarı Külliyatı

Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

EVLİYÂULLAH SEVGİSİ


Allah-u Teâlâ’nın veli kullarının cümlesine hürmet edip sevgi beslemelidir. Zira onlar Hakk’ın sevdiği ve muhabbet için seçtiği kullarıdır.

Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Biz kimi dilersek onu derece derece yükseltiriz.” (En’am: 83)

İşte bunlar bu derecelere yükselttiği kullardır. Gerçek bahtiyar insan bunlardır.

Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Bize kendi katından bir veli ver, bize kendi katından bir yardımcı ver.” (Nisâ: 75)

Bazı zevât-ı kiram bu Âyet-i kerime’yi:

“Bize senden sana gitmemizi gösterecek, bize kılavuzluk edecek bir veli ver.” şeklinde mânâlandırmışlardır.

Duâlarında Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin:

“Ey Allah’ım! Bana kendi sevgini, seni sevenlerin sevgisini ve beni sana yaklaştıracak olanların sevgisini nasip eyle.” (Tirmizi)

Buyurmaları, bu sevginin çok mühim olduğunu ifade etmektedir.

Allah-u Teâlâ bir kulu hayra yöneltirse, o hep iyileri sever. Bu, hukuk-u peygamberiye gereğidir. Hakk’ın dostlarını sevmek ve onların sevgisini kazanmak büyük bir nimet, dünya ve ahiret sermayesidir. Onlara Allah için gönülden bağlı olanlar, ahirette de onlarla beraberdirler. Onların gönüllerine girenler onlarla ilhak olurlar.

Şeyh Es’ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri:

“Sâdât-ı kiram ve Pirân-ı izam Efendilerimiz hakkında besleyebildiğim cüz’i bir muhabbetten başka bir sermayem yoktur.” buyurmuşlardır. (31. Mektup)

Yusuf Aleyhisselâm’ın bir peygamber olduğu halde:

“Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada da ahirette de benim yârim yardımcım sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni sâlihler zümresine kat.” (Yusuf: 101)

Diye duâ ettiğini Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde haber veriyor.

O, bu dilek ile ahirete intikal etmiştir. Gerçekten Allah’a gönülden bağlı olanların can atacakları arzu ve gaye işte bu sondur.

Evliyâullah’a yakın olan feyz ve berekete nâil olur. Bir istekte bulunurken, bu gibi zevât-ı kiramın yüzü suyu hürmetine istemek çok faydalı olduğu gibi, onları vasıta yaparak Allah-u Teâlâ’ya sığınmak da çok mühimdir.

Suçlu bir çocuğun, kabahati anında babasının çok sevdiği bir dostuna sığınması ve kendisini affettirmesi gibidir.

Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit, sana gelip de Allah’tan tevbekâr olarak günahlarının bağışlanmasını isteselerdi, sen Peygamber de kendileri için af isteyiverseydin, elbette Allah’ı affedici ve merhametli bulurlardı.” (Nisâ: 64)

Allah-u Teâlâ Hadis-i kudsî’de veli kulları hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Muhakkak ki Ebrar’ın benimle mülâki olmaya iştiyakları çoğalmıştır. Halbuki benim onlarla mülâki olmaya iştiyakım daha kuvvetlidir.”

Tasavvur buyurun ki Allah-u Teâlâ’nın onların üzerinde ne kadar sevgisi var, onlara kavuşmak için ne kadar arzusu var?

Gurbette bulunan bir oğul annesine kavuşmayı ister, amma annesi oğluna kavuşmayı daha çok ister.

Onlara düşmanlık ise Allah-u Teâlâ ile harp etmek demektir.

Diğer bir Hadis-i kudsî’de ise şöyle buyurur:

“Velilerimden birisine düşmanlık eden kimseye ben harp ilân ederim.

Kulumu bana en çok yaklaştıran şey, farz kıldığım ibâdetleri yapmasıdır. Nâfile ibadetlerle de bana o kadar yaklaşır ki, nihayet ben o kulumu severim. Sevince de artık onun duyan kulağı olurum, o benimle işitir. Gören gözü olurum, o benimle görür. Eli olurum, o benimle dokunur. Ayağı olurum, o benimle yürür, (Kalbi olurum, o benimle anlar. Söyleyen dili olurum, o benimle konuşur.) Ne dilerse onu yerine getiririm. Herhangi bir şeyden bana sığınırsa ben onu muhafaza ederim.” (Buharî. Tecrid-i sarih: 2042)

Allah-u Teâlâ onları muhafaza eder, onları kendi hallerine bırakmaz.

Sıdk-ı sefâ, zevk-i vefâ, dünya ve ahiretten tecrid ile tâlib-i Mevlâ bunlardır.

Mânevi ve rûhânî feyizlerle kalbinin diriltilmesini arzu edenler, kalplerini evliyâullahın rûhâniyetinin teveccühüne arzetmelidirler.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler