Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

Kalplerin Anahtarı Külliyatı

Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

Tasavvuf Kelimesi


Tasavvuf kelimesi her harfi itibâriyle birçok mânâlar ihtivâ etmektedir. Şöyle ki:

TE harfi tevbeye delâlet eder, tevbeye çağırır. Sâlikin, bütün ahlâk-ı zemimelerden içtinap etmesi gerekir. Aynı zamanda o noktada devamlı durulması icabediyor. Kötülüklere aslâ dönmediği gibi onları hatırlamayacak bile. Bu zâhiri tevbedir.

Bâtınî tevbe ise; kötü işler tamamen iyiliğe çevrilecek. Kişi iyi işlerde sabır ve sebat edecek. Bu ikisine de muvaffak olursa ve bunlarda karar kılarsa ikinci harfe geçilir.

SAD harfinden murad, insanın sâfileşmesidir. Bunun için de az yemek, az içmek, az uyumak, az konuşmak ve çok ibadet etmek gerekiyor. Diğer taraftan sâlikin dünyaya celbedici şeylere değer vermesi, mal-mülk ile fazla ilgilenmesi, çoluk-çocuğuna fazla muhabbet bağlaması, helâl olan şeylere fazla meyletmesi de sâfileşmesine mâni olur. Bunlardan sıyrılmadıkça; süzülüp sâfileşmeye ve temizlenmeye imkân yoktur. Nerede kaldı ki, onu zikirden-fikirden alıkoyan işler!

VAV Velâyet makamını ifade eder. Üftâde -kuddise sırruh- Hazretleri bu hususta ne güzel buyurmuşlar:

“Erden Hakk’a ermek gerek,
Erenleri bulmak gerek.
Bulmaz isen sen onları,
Can ve dilden sevmek gerek.

Sevenler buldu anları,
Erişti Hakk’a canları,
Bütün oldu imanları,
Can ve dilden sevmek gerek.”

Çünkü bu yola giren insanın gayesi Hakk’a kavuşmaktır. Hakk’a erişebilmek için de O’na erişeni bulmak gerek. Bulamadınsa sev onu, o seni bulur.

Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretleri buyuruyorlar ki:

“Ben kendiliğimden Hakk’a ulaşmak istedim. Hakk Celle ve Alâ Hazretleri beni bu yola rehberlik yapanlara ulaştırdı. Onlar da beni Hakk’a kavuşturdu. Mürşid-i Hakiki Hazret-i Allah’tır.”

Velâyet makamına çıkan insanlar şu Âyet-i kerime’nin mazharı olurlar:

“İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Yunus: 62)

Niçin Evliyâullah’a korku yoktur? Çünkü onlar dünyada çok korktular, hiçbir zaman emin olmadılar. Daima mahzun idiler. Onun için orada mahzun olmayacaklardır.

Hıfz-u himâyeye aldığı için Allah-u Teâlâ onlara büyük günah işletmez, küçük günahlarını da tevbe ile affeder. Onları günahsız olarak huzuruna alır.

FE Fenâ makamı demektir. “Fenâ” olan insanda “Beka” tecelli eder. Yok olduğunu kendi gözü ile görür. Dilerse Hazret-i Allah onu kendi katına çıkarır.

“Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.”

Âyet-i kerime’sinin sırrı tecelli eder. (Bakara: 153)

Her zerrede O’nun tasarrufu görülür, her varlık O’nun aynası olur.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler