İlâhi iktidarın tecelli yeri olan Kürsü, emrin ve nehyin geçerli olduğu mahaldir.
“O’nun Kürsü’sü gökleri ve yeri kuşatmıştır.” (Bakara: 255)
Göklerde ve yerdeki bütün varlıklar, içinden ve dışından bu Kürsü ile kuşatılmıştır. Bu arada hiçbir zerre bulunmaz ki, orada Allah-u Teâlâ’nın hükmünün tecelli yeri olan Kürsü’sünün hükmü geçerli olmasın.
Hiçbir şey O’nun kudret ve hakimiyetinden hariç kalamaz.
Gökler ve yer Kürsü’nün içinde, Kürsü ise Arş’ın altındadır. Kürsü’nün kürsü olması, sırf cisim olmasından dolayı değil, mânevî kuvvetlerin tecellisine sahne olmasındandır. Kürsü’nün cisimle ilgili olması, Allah-u Teâlâ’ya cisimlik isnadını gerekli kılmaz. Çünkü bu bir “Oturma nisbeti”olmayıp “Rablık nisbeti”dir. Bu bakımdan ne Kürsü’nün ne de Arş’ın Allah-u Teâlâ ile ilgisi, bir yer tutma şeklinde değildir.
Nitekim bir Âyet-i kerime’de:
“O’nun benzeri bir şey yoktur.” buyuruluyor. (Şûrâ: 11)
Onun yaptığı gibisini yapacak da yoktur.