Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

Kalplerin Anahtarı Külliyatı

Tasavvuf'un Aslı, Hakikat ve Marifetullah İncileri

6- Teveccüh


“Yönelme ve öz alâka” mânâlarına gelen teveccüh; Hakk’tan gayrı sevgi ve isteklerden geçerek, Sahib-i hakiki’ye yönelmek, mâsivâdan kalbi temizlemek demektir. O zaman Cenâb-ı Hakk’a gerçek olarak dönülmüş olur.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:

“Rabbinize yönelin, size azap gelip çatmadan evvel O’na teslim olun.” (Zümer: 54)

O zaman gönülde Hakk’tan başka hiçbir maksut, hiçbir matlup ve hiçbir mahbub kalmaz. Can, Cânan’dan bir an ayrılmaz.

Hakk’a teveccüh edebilmek için mâsivâyı gönülden çıkarmak lâzımdır. Bir kalpte iki sevgi yaşamaz. Kalp mâsivâ ile dolarsa muhabbet-i Mevlâ oradan çıkar. Muhabbetullah’ın bulunduğu bir kalpte ise mâsivâ bulunmaz.

Para varsa kasada-kesede, eşya varsa evde, mal varsa mağazada bulunacak. Kalp ise Mevlâ’ya teveccüh edecek, Mevlâ ile meşgul olacak.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde Zât-ı akdes’ine yönelen ve gönülden bağlanan kulunun durumunu, yüksek bir yerden sarkan ve kopmayacağından emin olunan sağlam bir ipten yapılmış en güvenilir kulpa yapışan kimsenin durumuna benzeterek şöyle buyurmuştur:

“Kim kendini Allah’a muhsin olarak O’nu görür gibi tamamen teslim ederse, muhakkak ki o en sağlam kulpa yapışmış olur.” (Lokman: 22)

En sağlam kulp O’nun katındadır, yapışılan diğer kulpların hepsi kopup yok olacaktır.

Diğer Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Rabbinin adını zikret ve her şeyi bırakıp yalnız O’na yönel.” (Müzemmil: 8)

Dünya işlerinden ihtiyacın kadarını yapıp, meşguliyetlerini bitirince O’na teveccüh et, O’nunla olmaya bak!

“Bana dönenlerin yoluna uy!” (Lokman: 15)

Bana teveccüh edenlerin yoluna tâbi ol.

Bir mürid, mürşidinin ruhâniyetine muhabbet yoluyla teveccüh ettiği zaman, o ruhâniyet müridin bâtınında faaliyete geçer ve onun beşerî vasıflarını ortadan kaldırır. Mürid tedrici olarak, mürşidinin ruhanî vasıflarıyla sıfatlanır.

Tarikat-ı Nakşibendiye’nin takip ettiği yollardan birisi de “Kalp teveccühü”dür. Lâfza-î celâl zikrine devam eden salik, bunun mânâsını düşünüp ve bu mânâyı hafızasında tutup, tam olarak kalbine teveccüh eder, ilâhî tecellilere mazhar olur.

Âyet-i kerime’nin devamında şöyle buyuruluyor:

“Sonra dönüşünüz banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber veririm.” (Lokman: 15)

Her biriniz dünyada amellerinize göre mükâfat veya mücâzâta kavuşacaksınız.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler