Kadir Mısıroğlu “Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri” adı altında bir kitap yazmış ve fakat bu kitabında, bu zamandaki tahrifçilerin, süleymancıların ve diğer din bölücülerinin avukatlığını yapmaya kalkışmış; bu bölücülerin içyüzünü Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle ortaya seren Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’ne hakaret ve iftiralarda bulunmuştur. Bunu yaparken kendi tıynetine uygun bir şekilde yalan ve yakıştırmalar yapmaya cüret etmiştir.
Haddini-hududunu bilmez çirkin tavrını kaleme dökme bahtsızlığına düşen Mısıroğlu, kendi içyüzünü bir kez daha ortaya sermiş, böylece bu adamın büyük bir “tahrifçi” olduğu anlaşılmıştır.
Gerek konuşmasından gerekse kitabında yazdıklarından çıkan bir husus da şudur:
Mısıroğlu süleymancılar tarafından ortalığı bulandırmak için kullanılan bir adamdır. Bunlar kendi haklarındaki ilâhî hükümleri halkın nazarından kaçırmak için bu İslâm hakikatlerini bâtıl ile örtmeye çalışırlar ve bu hakikatleri neşreden bu Zât-ı âli’yi karalayarak ilâhî hükümlerin değerini düşürmek, ilâhî nûru söndürmek isterler.
Ne ile? Lâf ile... Zira dikkat ederseniz kitabında hiçbir Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif bulamazsınız.
“Allah’ın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar.” (Tevbe: 32)
Hükm-ü ilâhi’nin, Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerin karşısına laf ile çıkanların durumu budur.
Lâfın hakikat karşısında hiçbir değeri ve hükmü yoktur.
“Hayır! Biz hakkı bâtılın tepesine şiddetle indirip atarız da, onun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki bâtıl yok olup gitmiştir.” (Enbiyâ: 18)
Sizin muhatabınız Allah-u Teâlâ’dır. Onun hükmü karşısındaki bu cesaretiniz gerçekten hayret vericidir.
“Onlar hidayeti verip sapıklığı, mağfireti bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!” (Bakara: 175)
Allah-u Teâlâ’nın onlara dayanıklılık isnad etmesi, onlarla alay etmek, rezil etmek içindir.
“Kim de Allah’a Peygamber’ine isyân eder, O’nun koyduğu sınırları çiğneyip aşarsa, onu da içinde ebedî kalacağı ateşe koyar. Onun için hor ve hakir edici bir azap vardır.” (Nisâ: 14)
O’nun verdiği hükme muhalefet etmek, değiştirmeye kalkmak; O’na ve Peygamber’ine isyan etmek demektir. İşte bu gibi kimseleri Allah-u Teâlâ yakıcı ve devamlı olan azabı ile alçaltmak suretiyle cezalandıracaktır.
“Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları yakında bir ateşe sokacağız. Derileri piştikçe, azabı artsın diye kendilerine yeni deriler vereceğiz. Şüphesiz ki Allah Azîz’dir, hikmet sahibidir.” (Nisâ: 56)
“O cehennem alevlenen bir ateştir. Deriyi kavurup soyar.” (Meâric: 15-16)
“O gün hiç kimse Allah’ın azap ettiği gibi azap edemez.” (Fecr: 25)
•
Mısıroğlu kitabında üç tane büyük cürüm işliyor:
1. Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerin karşısına laf ile çıkıyor. İlâhî hükümleri laf ile kapatmaya çalışıyor.
2. Pâk ve temiz bir Allah dostuna hakaret, iftira ve eziyet ediyor, bölücülerin bu zât hakkındaki iftiralarını diline doluyor.
3. Güyâ İslâm taraftarı imiş gibi kitap yazarak suret-i hak’tan görünüyor ancak Allah-u Teâlâ’nın ayırdığını; hak ile bâtılı, hakikat ile dalâleti, hakikat ehli ile dalâlet ehlini karıştırmak isteyerek büyük cürüm işliyor. Böylece en büyük tahrifatçı kendisi oluyor.