Süleymancıların İçyüzü

Cep Kitapları

Süleymancıların İçyüzü

Selâhaddin Eyyûbî


Ortaçağın ve İslâm tarihinin de en büyük kumandanlarından birisidir. 1169 yılında Mısır sultanı oldu. Mısır’da şiîliğin bütün izlerini yok etti. Ehl-i sünnet mezhebini tekrar kurdu. Bir daha şiîliğe dönülmemesi için çok akıllıca tedbirler aldı. Bu işi yumuşaklıkla ve büyük maharetle yaptı, hiçbir sertlik göstermedi.

Sudan, Suriye, Hicaz, Yemen ve civar memleketlerde hakimiyetini kurdu. Dünyanın en büyük ve en kudretli hükümdarlarından birisi oldu.

Hayatının on bir yıllık kısmını, Suriye ve Filistin’de haçlılarla mücadele ile geçirdi.

1186 yılında büyük haçlı ordusunu imha ederek, ortaçağın en büyük muharebelerinden birini kazandı.

88 yıldır hırıstiyan hakimiyetinde bulunan ve müslümanların üçüncü kutsal şehri olan Kudüs-ü şerif’i Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-den sonra ikinci olarak fethetti. Kısa bir zamanda bütün Filistin’den haçlıları kovdu. Bu böyle bir Zât-ı âli idi.

O İslâm’ı haçlılardan korudu, sen ise haçlıların torunlarına sığındın nefsin için. İngiliz adaletini övüyorsun ancak Selahaddin’in adaletine dil uzatıyorsun. Bu mu müslümanlık? Bu mu tarihçilik?

1917’de Kudüs’e giren İngiliz Ordusunun Komutanı General Allenby, Selahaddin Eyyubî’nin Şam’daki mezarına gitmiş ve mezara vurarak; “Kalk Selahaddin, biz yine geldik” demişti. 1920’de Şam’a giren Fransız General Gora da Sultan Selâhaddin’in kabrini tekmeleyerek: “Ey Selâhaddin! Haçlı Seferi şimdi bitti! İşte biz döndük!..” demişti.

Selahaddin Eyyubî’ye bir bu Haçlılar düşmanlık yapıp kin kusuyor, bir de Mısıroğlu.

Selâhaddin Eyyûbî’nin vefatını başveziri Şam sokaklarında dellâl gezdirerek şöyle duyurmuştu:

“Ey ahali! Bilmiş olunuz ki Mısır’ın, Sudan’ın, Libya’nın, Filistin’in, Şam’ın, Haleb’in, Musul’un, Hicaz’ın ve daha nice İslâm ülkelerinin hükümdarı olan Sultan Selâhaddin Eyyûbî vefat etmiş, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Şahsi parası cenaze masraflarına yetişmediği için bunlar yakınları ve dostlarınca karşılanmıştır.”

Allah râzı olsun, bu zât-ı muhterem böyleydi.

Sen kendi âkıbetine bak! Sırtında taşıdığın nice kul hakları ve vebâl var. Müslümanlardan toplayıp iade etmediğin paralar var. Sen din adına dünyayı tercih ettin, “cehennem odunu” oldun.

“Onlar hidayeti verip sapıklığı, mağfireti bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!” (Bakara: 175)

Onlar ise din adına ahireti tercih ettiler, şehit oldular.

“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, işte onlar Rabb’leri katında sıddıklar ve şehitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır.” (Hadîd: 19)

Bedduâ ettiğin, “Hain” dediğin zâtlarla arandaki fark bu.

“Kâfir olup da, âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da cehennem halkıdırlar.” (Hadîd: 19)


 

Önceki Sonraki

İçindekiler