Süleymancıların İçyüzü

Cep Kitapları

Süleymancıların İçyüzü

Yaşayanlar Anlatıyor


“Dört yıl kadar dış ülkelerde çalıştım. Kazandığım paraları Türkiye’deki bankalardan birine yatırıyordum. Kesin dönüş yaptıktan sonra, bir gün bankadan mektup geldi. 1985 yılındaki değere göre 850 bin lira fâiz biriktiğini, bu fâizi almamı istiyorlardı. Fâizin dinimizde haram olduğunu bildiğim için, bu paraya el sürmek istemiyordum.

İnşâ edilmekte olan bir camiye vermeyi düşündüm. İnşaatı yürüten mühendis arkadaşa durumu açıp, bu parayı camiye sarfetmesini rica ettim. O da şuurlu bir müslüman olduğu için Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı fâizin O’nun mabedine sarfedilmeyeceğini söyledi.

Bunun üzerine o parayı nereye verebileceğim hususunda istişareler yapmaya başladım.

Durumdan haberdar olan, sonradan süleymancı olduklarını öğrendiğim bazı kişiler beni talebe yurtlarına akşam yemeğine davet ettiler. Yurt binasını gezdirerek çok izzet ikram ettiler.

Daha sonra Allah rızâsı için ve de İslâmiyet’in gelişmesi için talebe yetiştirdiklerini, bunda muvaffak olabilmek için de çok paraya ihtiyaçları olduğunu söyleyerek, bankadaki fâiz parasını kendilerine vermemi rica ettiler. Dinimizde fâizin şiddetle haram olduğunu, bu masum çocukların haramla beslenmemelerinin hayırlı olacağını dilimin döndüğü kadar anlattımsa da; Türkiye’nin dâr-ül harp olduğunu, devletin de fâiz alıp verdiğini, hatta kendi cemaat liderlerinin fâiz’in haram olmadığına dair fetvâ verdiğini söyleyerek 850 bin lirayı aldılar.”

Hendek’te süleymancıların lideri olup, daha sonra terfi ile Avrupa’ya giden İbrahim Nalbant’ın icraatlarını “Vesikalarla Süleymancılığın İçyüzü” isimli kitaptan okuyoruz:

• Çamlıca köyünde imamlık yapan Hasan Malatyalı’nın arkasında kılınan dört veya yedi senelik namazın tekrar kılınması için fetva vermiştir. Sebebi Hasan Malatyalı’nın süleymancı olmayışı... Y. Çalıcalı, H. İbrahim hoca, Çamlıca’da İsmail Doğru ve Kâzım Parlak’tan bilgi alınabilir.

• Almanya’dan Sakarya İmam Hatip okuluna gelen işçiler, idareye şöyle demişler: “Müdür Osman Naz ile öğretmen İbrahim Nalbant’ı arıyoruz.” Okul idaresi de, bizde böyle kimse yoktur deyince, işçiler “Nasıl olur? Bizden bu isimle para toplayıp, okula yardım aldılar.” diyerek hayretler içinde dönüp gitmişler. Okul idarecilerinden Yüksel Yılmazer’e sorulabilir.

• Yine aynı şahıs Y. Çalıca köyünde; “Artık bugün kadınların hacca gitmesi doğru değildir. Oraya hacc yapacağınız parayı bizim kursumuza verirseniz daha çok sevap alırsınız.” diye ısrar ediyor ve münakaşaya kalkışıyor. Hacı Rıfat Çetindal, Hacı İzzet Özpilavcı’ya sorulabilir.

• Yukarı Cami İmamı Hasan Malatyalı ile Aşağı Cami İmamı Ali Elmas camide namaz kılarken süleymancıların lambaları söndürdüklerini, ayakkabılarını sakladıklarını, teyplerle tecessüslük yaptıklarını, nifak soktuklarını ifade etmişlerdir.

Biz mevzuyu kısa tuttuk. Siz daha birçok konuyu bu kitapta bulabilirsiniz.

Bunlar bizim usulen tesbit ettiklerimiz. Mevzuyu uzatmamak için size bir-iki numune verdik. Herkes kendi memleketinde kendi köyünde araştırma yapsın, bu sahtekârların gasp ve soygunlarını kendi gözü ile her yerde görsün.

Halkın yaptığı Kur’an kursu binalarına “Hocalığını biz fahri olarak yaparız.” diyerek yerleştiler. Daha sonra da binaların tapularını üzerlerine geçirdiler. Senelerdir bu işi yaptılar.

Bunlar değil bir müslümana, kâfire dâhi yakışmaz. Kâfirlerin kendilerine yakıştıramadıklarını, süleymancılık dinine intisab edenler kendilerine yakıştırıyorlar.

Din perdesi altında müslüman kardeşlerimizi soyan bu gasbcılara yardım etmek, dinin yıkılmasına sebep olmak demektir.

Artık bunların kâfirden daha tehlikeli olduklarını görün ve bilin, soyulmayın yolunmayın.

Eğer yardım edeceksen, elini vicdanına koy da, gerçek mânâda lüzumlu olan yeri ara, bul ve yardım et. Bu ağır mesuliyetten kurtul!...

Çünkü bunlar hem size kaz ismini verirler, hem de yolarlar.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler