Allah-u Teâlâ İsâ Aleyhisselâm’ı, İdris Aleyhisselâm gibi göğe kaldırdı, onlara ruhsat vermedi. Casus olarak gönderdikleri münafığı İsâ Aleyhisselâm zannederek yakaladılar ve astılar.
Göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri bilen, olanları ve olacakları bilen Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde kesin bir ifade ile şöyle buyuruyor:
“Bir de inkâr etmelerinden, Meryem’in üzerine büyük bir iftira atmalarından ve ‘Allah’ın Resul’ü Meryem oğlu İsâ Mesih’i öldürdük!’ demelerinden ötürü...” (Nisâ 156-157)
Allah-u Teâlâ âlemlerdeki bütün kadınlara üstün kıldığı halde Hazret-i Meryem’i fahişelikle suçlamaları sebebiyle büyük bir iftirada bulundukları için kalpleri mühürlendi. Ayrıca İsâ Aleyhisselâm’ı öldürdüklerini iddiâ ettikleri için aşırı şekilde yüzsüzlük ettiler.
Allah-u Teâlâ İsâ Aleyhisselâm’ın öldürülmesini ya da asılmasını şu Âyet-i kerime’si ile reddetmiştir:
“Halbuki onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara, benzer gösterildi.” (Nisâ: 157)
Ona benzeyen birisini öldürdüler ve astılar.
“Onun hakkında anlaşmazlığa düştüler.” (Nisâ: 157)
Bir kısmı öldürülen şahsın İsâ olduğunu, bir kısmı da onun İsâ değil bir başkası olduğunu iddia ettiler. “Bu öldürülen İsâ ise, arkadaşımız nerede? Eğer bu arkadaşımız ise İsâ nerede?” dediler. Bir kişinin öldürüldüğünde ittifak ettiler, fakat öldürülenin kim olduğu hususunda ihtilafa düştüler.
“Bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece zanna uyuyorlar.” (Nisâ: 157)
Bu mesele hakkında bir çok farklı inanca sahip olmaları, onların bu hususta kesin bir bilgiye sahip olmadıklarını gösterir.
“Kesin olarak onu öldürmediler.” (Nisâ: 157)
Şu halde öldürme cinayeti ile övünmeleri de yalandır.
“Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti.” (Nisâ: 158)
İsâ Aleyhisselâm’ı onların şerrinden kurtardı, cesedi ve ruhu ile birlikte diri olarak göğe kaldırdı.
“Allah güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ: 158)