Allah-u Teâlâ bundan sonra son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’a iman etmeye davet ederek Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey Ehl-i kitap! Peygamberlerin ardı arkası kesildiği sırada size Peygamberimiz gelmiştir. Gerçekleri size açıklıyor.” (Mâide: 19)
Beşeriyet âleminde yeniden bir risalet nuru tecelli etmeye başladı. Gizlediğiniz, hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyleri size açıklıyor.
Bütün bunlar uzun bir süre peygamberler ve vahiy kesildikten sonra gönderilen Muhammed Aleyhisselâm tarafından açıklanıyor ki;
“Bize bir müjdeleyeci ve uyarıcı gelmedi demeyesiniz.” (Mâide: 19)
Hayır, artık siz mazur değilsiniz. Böyle bir delil ileri sürmenize imkân kalmamıştır.
“İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi.” (Mâide: 19)
O Peygamber ki inananları müjdeleyici, inkâr edenleri de uyarıcı olarak gelmiştir.
“Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Mâide: 19)
Nitekim kudretinin, kemâlinin bir nümunesi de Muhammed Aleyhisselâm’ı peygamber olarak göndermesidir.
Ey yahudi ve hıristiyanlar!
Siz bugün de Allah’ın huzurunda bulunduğunuzu düşününüz. Elinizi vicdanınıza koyup bir düşünürseniz “O peygamber henüz bize gelmedi.” diyemezsiniz. Fetret devrinde kalanlar gibi bir mazeret göstermeye de kalkışamazsınız.
Size bütün hakikatleri açıklayan bir peygamber gönderdim. Siz bunu duydunuz ve bildiniz. Şimdi ne yüzle itiraz ediyorsunuz? Siz ilâhî hükmü arkaya attınız, nefsinizin arzusunu ilâh edindiniz. Kendi azabınızı kendi eliniz ve kendi isteğinizle bile bile hazırlamış oldunuz.
Bu Âyet-i kerime mucibince Resulullah Aleyhisselâm geldiği halde inanmayan hiçbir ehl-i kitabın kurtulması mümkün değildir.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri onu peygamberlerin arkasının kesildiği bir dönemde; dinlerin değiştirildiği, Hakk ve hakikatten uzaklaşıldığı, yolların çıkmaza girdiği, putperestlerin çoğaldığı bir devirde gönderdi.
Onun gönderilişindeki nimet, nimetlerin en büyüğüdür.
Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:
“Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki; bu ümmetten yahudi olsun hıristiyan olsun, kim benim peygamberliğimi duyar da benim getirdiğime iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.” (Müslim)
Bunların hepsi onu duyduğu halde inkâr etti, itiraz etti. Bunların hepsinin cehennemlik olduğunu bu Hadis-i şerif beyan eder.
Bir de “Onların da dini hak.” diyenler var. Hayır! Aslâ doğru değildir!
“Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i imran: 19)
Bir kimse Hazret-i Allah’a ve Muhammed Aleyhisselâm’a iman etmedikçe cennete giremez. Bu Âyet-i kerime ve bu Hadis-i şerif’e dikkat ederseniz, muhakkak ki onların hepsinin cehennemde olduğunu görürsünüz.
•
Hıristiyanlar Kur’an-ı kerim’e inanmazlar, peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm’a iman etmezler. Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:
“Gerçekten size Allah’tan bir nûr ve apaçık bir kitap geldi.” (Mâide: 15)
“Nûr” Muhammed Aleyhisselâm’dır. Zira ancak onun vasıtası ile hidayete erişilir.
Allah-u Teâlâ Muhammed Aleyhisselâm’a itaatı kendisine yapılacak itaatla birlikte emretti. Ona yapılan itaatı kendisine yapılan itaat gibi saydı:
“Peygamber’e itaat eden muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisâ: 80)
“Resulullah size ne verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının.” (Haşr: 7)
Hadis-i şerif’te ise:
“Sünnet-i seniyye’me tâbi olmayan benden değildir.” (Münâvi)
Hıristiyanlar ise itaat etmek, tâbi olmak şöyle dursun, son peygamber Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’a iman dahi etmemektedirler.
“Kitap” ise Kur’an-ı kerim’dir. Şimdiye kadar gizli kalmış nice hakikatleri beyan buyurup durmaktadır.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:
“Bu Kur’an insanlara açık bir tebliğdir. Bununla hem uyarılsınlar, hem Allah’ın bir ilâh olduğunu bilsinler hem de akıl sahipleri öğüt alsınlar.” (İbrahim: 52)
“İndirdiğimiz bu Kur’an feyz kaynağı, mübarek bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve Allah’tan korkun. Tâ ki merhamet olunasınız.” (En’am: 155)
Kitabımız Kur’an-ı kerim’in o zamandan bu zamana kadar hiç bir kelimesi, hiç bir harfi, hiç bir noktası bile değişmemiştir. Cenâb-ı Hakk onu muhafaza edeceğini ferman buyurmaktadır:
“Bir zikir olan Kur’an’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr: 9)