Hazret-i İsâ Aleyhisselâm göğe yükselmeden önce bütün insanlara en büyük müjdeyi vererek kendisinden sonra Ahmed isminde bir peygamber geleceğini ve ona uymalarını emretmişti:
“Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat’ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir Peygamber’i müjdeleyen Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.” (Saf: 6)
İsrailoğulları peygamberlerinin sonuncusu olan İsâ Aleyhisselâm; kendi zamanına kadar gelen dini hayatı tazelemiş, kendisinden sonra gelecek olan Ahmed-i muhtar’ı açıkça ismiyle duyurmuş, fikir ve kanaatları son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’a meylettirmiştir.
İsâ Aleyhisselâm’ın Tevrat’ı tasdik etmesi, haber verme itibariyledir. Zira Tevrat’ta hem İsâ Aleyhisselâm’a hem de son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’a dair haberler vardı. Bu sebepledir ki İsâ Aleyhisselâm, Ahmed Aleyhisselâm’ın gelmesinin yakın olduğunu müjdelemek suretiyle bu husustaki haberlerin doğru olduğunu ispatlamıştır.
Ahmed; Allah-u Teâlâ’nın en çok methini yapan kişi mânâsına geldiği gibi, en çok methedilen veya kullar arasından en çok övülen kişi mânâsına da gelir.
Tevrat’ta İsâ Aleyhisselâm’ın gönderilmesine dair verilen müjde, onun gelişiyle gerçekleşmiş oldu. Muhammed Aleyhisselâm’ın geleceğine dair Tevrat’ın verdiği müjdeyi İsâ Aleyhisselâm tasdik ederek onun geleceğini müjdelemiş ve onun öncüsü olduğunu belirtmişti. Bu İsâ Aleyhisselâm’ın peygamberlik vazifelerinden birisi idi.
Bir taraftan ümmetinden iman edenlere ilâhî hükümleri tebliğ ederken, diğer taraftan da böyle bir peygamberin geleceğini tembih ve tebşir etmekti.
Hıristiyanlar ise biz İsâ Aleyhisselâm’a iman ettik diye oyalandılar. Oysa İsâ Aleyhisselâm, ahirzaman peygamberine uymalarını emretmişti. Fakat onu da inkâr ettiler. Biz İsâ Aleyhisselâm’a iman ettik iddialarına rağmen ona itaat dahi etmiyorlar.
Allah-u Teâlâ diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce İsâ’ya muhakkak iman edecektir.
Kıyamet gününde de o onlara şahit olacaktır.” (Nisâ: 159)
Her hıristiyan İsâ Aleyhisselâm’a iman ederek ölecek. İman edecekler amma, imanları makbul olmayacak. Çünkü zamanın peygamberi o değil. Ancak Resulullah Aleyhisselâm’a yapılan iman makbuldür.
İsâ Aleyhisselâm’ın onların aleyhine şahitlik yapması:
“Ben size Muhammed Aleyhisselâm’ın geleceğini, onun fazilet ve meziyetini bildirmedim mi? Ona iman etmenizi size işaret etmedim mi?” şeklindedir.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh- den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Muhammedin nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer bu ümmetten bir yahudi veya hıristiyan beni işitir de sonra benimle gönderilene iman etmeden ölürse, mutlaka cehennemlik olur.” (Müslim: 153)
Çünkü Allah-u Teâlâ’nın emrine itaat etmek gerekiyordu. İsâ Aleyhisselâm’ın da emrine itaat etmek gerekiyordu. Fakat onlar Allah-u Teâlâ’nın emrine ve hükmüne razı olmadılar, bunun için de küfre düşmüş oldular.
Bu Hadis-i şerif, Resulullah Aleyhisselâm’ın gönderilmesiyle bütün dinlerin neshedildiğine delildir. Hadis-i şerif’in hükmü yalnız Resulullah Aleyhisselâm’ın zamanında yaşayanlar için geçerli olmayıp, kıyamete kadar her devir insanlarına şamildir. Çünkü ikinci bir peygamber gelmeyecek, başka bir kitap inmeyecek.