Patrik “cihan patrikliği”ni resmen ilan edene kadar Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak, eli kolu bağlı bekleyeceğini düşünmek tabii yanlış olur. Patriği bu makama atayan Türkiye’dir. Lozan’a göre bir ihanetle karşı karşıya kaldığında onu görevden alma yetkisi de Türkiye’dedir. Hiçbir tüzel kişiliği olmayan Patrikhane’ye kazandırılmaya çalışılan “ekümenlik” sıfatı, Patrik’in dini yetkilerini aşarak kendine siyasi güç sağlama girişimleri, Türkiye’nin yeni bir “Patras Vakası” ile karşı karşıya bulunduğunun göstergesi. Patrik’in Lozan’ı aşan bütün bu girişimleri, Türkiye’nin kendisini görevden alma hakkını da tahakkuk ettirmektedir. Türkiye daha önce de, vatan hainliği yapan Sen Sinod Meclisi üyeleri Patrik Athenagoras’ın vekili Emilyanos ve Metropolit Canovalis’i 1964 yılında sınırdışı ederek, Yakovas’a 1958 yılında yurda girme yasağı koyarak bunu yapabileceğini göstermiştir.
Yıllardır perde arkasından ortodoks dünyasının birliğini sağlaması için yetiştirilen 270. Patrik I. Bartholomeos’u, Türkiye atadığı gibi görevden almalıdır. Bu, Patrikhane’ye Lozan’da belirlenen statünün dışında, güç ve sıfat kazandırmaya çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağı gibi, bundan sonra patriklik makamına gelecek ruhbanların da, Türkiye içinde uluslararası bir statü taşıyan “cihan patriği (ekümenlik)” ilân etme hülyalarına kapılmalarını engelleyecektir. Patrikhane, 60 milyonluk Türkiye’de, 3 bin Ortodoks’un artık “Bizans Devleti”nin başşehrini diriltemeyeceklerini öğrenmelidir...”
İşte Aksiyon dergisi’nde Patrik’in görevden alınmasını isteyenler, şimdi patrikle dost olup küfrü hoş görüyorlar. Bu derece tenakuz içerisinde olmalarının sebebi nedir?
Şimdi derginin devamındaki satırları da dikkat nazarlarınıza sunuyoruz:
“... Bütün bu siyasi sebeplerin ötesinde, Patrikhane’ye karşı, Türk toplumunda bir güven bunalımı yaşanmakta. Bu güven bunalımı 1821 yılındaki “Patras Vakası” ile başladı. Mora’da Ortodoks Rumlar tarafından o tarihte çıkarılan bir isyanda, onbin kadar Müslüman katledilmiş, bu isyanın da Patrik tarafından organize edildiği ortaya çıkmıştı. Patrik Gregoryas, Patrikhane’nin halen kapalı olan orta kapısının önünde, kendisini atayan sultanın fermanıyla olaylara karışan üç metropolit de idam ediliyordu. Bu hadiseden sonra, Osmanlı Rumlar’ı arasında Osmanlı düşmanlığının uyarılması için yapılan çalışmaların Patrikhane’nin de gayretleriyle arttığı gözlenmektedir.
Fener’de oturan ruhbanların Kurtuluş Savaşı’nda da Türkler’e unutulmayacak ihanetleri vardır. Etniki Eteryacı Mavri Mira, Pontus Rum Cemiyeti gibi Osmanlı’yı bölmeyi hedefleyen derneklerin organizasyonunda Ortodoks kiliselerin rolü bilinmekte. Yunan işgalini alkışlamak için Rum okullarının üç gün kapatılması, Ayasofya’ya dikilmek için çanlar ve çift başlı bayraklar hazırlanması da bunlar arasında. Patrikhane, Yunan işgaliyle birlikte Megola İdea’nın gerçekleşmesi için o kadar iyi çalışmıştır ki, Yunan Dışişleri Bakanlığı, yaptığı hizmetlerden dolayı 5 Mart 1921’de bir teşekkür mesajı yayınlamıştır.
Geçmişte yaşanan bütün bu olumsuzluklar, Türkiye’de “evlat”, Patrikhane’de de “kuyruk” acısı sürdüğü müddetçe güvenin bir daha tazelenmesinin oldukça zor olduğunu gösteriyor. Bartholomeos’un Vatikan’dan Çin’e kadar uzanan bölgede yaptığı yeni faaliyetleri de buna eklenince...”
İşte bunların çıkardığı Aksiyon dergisi Patrik ve Patrikhane’yi böyle kötülüyor. Aynı adama Fethullah Gülen ise “Hazret” diyor.
•
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı Zaman gazetesinde ise 28 Haziran 1995 Tarihli Orhan Öztürk’ün haberi şöyle:
“Patrik’ten Tahrik:
Fener Patriği I. Bartholomeos Türk hükümetinin, kendilerini yok etme politikaları güttüğünü iddia ederek, ülkemizi ABD ve diğer Batı ülkelerine şikayet edeceği tehdidini savurdu... İstanbul’un Ortodoksluğun ruhani başkenti olduğunu ve bu şehri terketmeleri yönünde gelen baskılara sonuna kadar dayanacaklarını söyledi. ‘Yüzlerce İmam Hatip okulu varken bizim Heybeliada’daki Ortodoks Teoloji Okulumuz zorla kapatıldı’ diyen Patrik, İmam-Hatip liselerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Patrik; ‘Yaklaşık olarak 250 adet İmam-Hatip okulunun yeniden açılması gündemde. Türkiye diğer Müslüman ülkeler gibi hızla İslâmi çizgiye doğru kayıyor. Bunun neticesi olarak bize hayat hakkı tanınmıyor.’ dedi.
Türkiye’yi Batılılara şikayet edeceğini söylüyor ve İmam-Hatip liselerini diline doluyordu. Tabii Zaman gazetesi de bunu eleştiriyor, haber yapıyordu.
1 Temmuz 1995 tarihli Zaman gazetesi ise şöyle manşet atmıştı: “Bartholomeos Papa statüsü peşinde.” Yazının devamında Bartholomeos’un Yunan Megalo İdea’sını gerçekleştirme peşinde koştuğu yazılmıştı.
Aynı haberde şöyle bir bölüm var:
“...Katolik ve Ortodoks dünyasının dini liderlerinin biraraya gelmesi ve Fener Rum Patriği I. Bartholomeos’un sürdürdüğü faaliyetlerin arkasında Bizans İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması hayalinin yattığı...”
O zaman patrik bu kadar kötü idi de şimdi iyi mi oldu? O zaman vatan haini idi de şimdi “Hazret” mi oldu?