Hakiki âlimler ise bütün hâl ve ahvâllerini dine uydururlar, Resulullah Aleyhisselâm’ın izinde bulunurlar.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Allah’ın âyetlerini az ve önemsiz bir pahaya değiştirmezler. Onların mükâfâtı da Rabb’leri katındadır.” (Âl-i imran: 199)
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif’lerinde:
“Âlimler peygamberlerin vârisleridir.” buyurmuşlardır. (Buharî)
Nübüvvetin üstünde hiç bir rütbe olmayacağına göre, bu rütbeye vâris olmaktan daha büyük bir şeref tasavvur edilemez.
Allah-u Teâlâ kötü âlimleri “İlmi ile dünyalık elde edenler” diye vasıflandırarak şöyle buyuruyor:
“Onlar ise bunu arkalarına attılar ve az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kötü!” (Âl-i imran: 187)
Zira onlar hem kendileri yoldan çıkmış, hem de başkalarını yoldan çıkarmışlardır. Onların zararları yalnız kendilerine değil, başkalarının küfürlerine sebep oldukları için, zararları umuma sirayet etmektedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Müminler kardeştirler” buyuruyor. (Hucurât: 10)
Diğer bir Âyet-i kerime’sinde:
“Kâfirleri dost edinmeyin.” (Nisâ: 144)
Buyurduğu halde, bu emr-i ilâhiyi dinlemeyip, alenen küfrünü ilân eden bir kimseye müslümandır demek; onun küfrünü kabullendiğinden, İslâm dairesine sokmaya çalıştığından, bu ise ilâhî hükmü kaldırmak olacağından, küfre kaymasına sebep olur.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Resul’üm! Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürerek boş iddialarda bulunanları görmüyor musun? Tağutun önünde muhakeme edilmelerini isterler. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan da onları büsbütün saptırmak istiyor.
Onlara ‘Allah’ın indirdiği Kur’an’a ve Peygamber’e gelin!’ denildiği zaman münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisâ: 60-61)