Küfrü Hoş Gören Narcılar'ın İçyüzü

Cep Kitapları

Küfrü Hoş Gören Narcılar'ın İçyüzü

“Refahçı”


Bolu’da yaptığı konuşmada “Burada bir veli varmış! Refah’a hizmet mi etti de veli oldu?” demiştir.

Bu kelimenin altında iki gizli şey yatıyor. Birisi ulûhiyet dâvâsı, bir diğeri de Refah dini’ni ilân ettiğine dair açık bir fermandır. Allah-u Teâlâ’nın kendi veli kulları hakkında, şöyle bir ferman-ı ilâhiyesi var:

“İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiç bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.

Onlar iman edip takvâya ermiş olanlardır. Dünyâ hayatında da âhirette de onlar için müjdeler vardır. Allah’ın verdiği sözlerde aslâ değişme yoktur. Bu en büyük saâdetin tâ kendisidir.” (Yunus: 62-63-64)

Hadis-i kudsî’de ise şöyle buyuruluyor:

“Her kim benim veli kullarıma düşmanlık ederse, ben ona harp açarım.” (Buhârî)

Hadis-i şerif’te de şöyle buyuruluyor:

“Öyle ilimler vardır ki, gizlenmiş mücevher gibidir. Onu ancak Ârif billah olanlar bilirler. Bu ilimden konuştukları vakit, Allah’tan gâfil olan kimseler anlamazlar.

Binaenaleyh Allah-u Teâlâ’nın kendi fazlından ilim ihsan ettiği âlimleri sakın tahkir edip küçük görmeyin. Çünkü Allah Azze ve Celle onlara o ilmi verirken tahkir etmemişti.” (Erbâin)

Bir diğer Hadis-i kudsi’de ise:

“Kubbelerimin altındaki velilerimi benden başka kimse bilemez.” buyuruluyor.

Bu Hazret-i Allah’a ve Resul’üne iman edenlere aittir. Erbakan’a iman edenlere değil. Erbakan’ın onlara nasıl bir vaadi var? Zira ulûhiyetini apaçık ilân etmiş oluyor. Refah Partisi’nden başka dinleri patates dinine benzetiyor, “Refah Partisi’nden başka İslâm yoktur” diyor. Bu ise resmen Refah dini’ni ilân ettiğine delâlet eder. Zaten küfrünü ilân edenlere “Kardeşimdir” demekle, onlara resmen kucak açtığını söylemiştir. Bu sözler küfürdür. Buna inanan ve uyanlar da küfre düşmüştür.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, onunki asla kabul edilmeyecektir. Ahirette de ziyan edenlerden olacaktır.” (Âl-i imran: 85)

Bunlar hem kendilerini hem de amellerini kaybetmiş kimselerdir.

“İman ettikten, Peygamber’in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkâr eden bir topluluğu Allah nasıl hidayete eriştirir? Allah zâlimler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Âl-i imran: 86)

Bunlar İslâm dairesine girmiş iken, onun kadrini bilmeyerek onun haricine çıkmış ve irtidat etmiş kimselerdir. Küfür üzerine kalmaya ısrar edenlere hidayet vermemek Allah-u Teâlâ’nın şânındandır.

“İşte bunların cezası: Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir.” (Âl-i imran: 87)

Mürted olanlar, dünyada da ahirette de lânete mâruzdurlar. Bunların suç ve cezası diğer kâfirlerden daha ziyadedir. Çünkü bunlar İslâm’ın şerefini ayaklar altına almışlar, küfrü İslâm’a tercih etmişlerdir.

“Bu lânete ebediyyen gömülüp gidecekler. Onların azabları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz.” (Âl-i imran: 88)

İslâm’dan çıkmanın, başkalarını da çıkarmanın bir cezâsı olarak daima şiddetli azaba maruz kalacaklardır.

“Ancak bunun ardından tevbe edip kendini düzeltenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Âl-i imran: 89)

Yeter ki bu tevbe ve pişmanlıkları hâlisane olsun, “Ben refah dini’ni bıraktım ve müslüman oldum.” desinler.

“İman ettikten sonra kâfir olup ve küfürde daha da ileri gidenlerin tevbeleri kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların tâ kendileridir.” (Âl-i imran: 90)

İmanı reddetmekle kalmadılar, daha da ileri giderek insanları Allah yolundan alıkoymak için ellerinden geleni yaptılar.


 

Önceki Sonraki

İçindekiler