İmam; insanlara öncülük eden, beraberinde de kendi yolunca giden ve peşinden gelen bir topluluk meydana getiren lider, önder demektir.
Bu bakımdan Allah yoluna dâvet eden, birliğe beraberliğe gayret eden imamlar olduğu gibi, cehenneme dâvet eden imamlar da vardır.
Ve bunlar size bir bir Âyet-i kerime’lerle izah edilecek.
Allah yoluna dâvet edenlere gelince, onlar;
“Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler.” (A’raf: 181)
Âyet-i kerime’si mucibince halkı Hakk’a götürenlerdir.
Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:
“Allah-u Teâlâ bu ümmete, her yüzyıl başında dinini yenileyecek bir müceddid gönderir.” (Ebu Dâvud)
Âyet-i kerime’de ise şöyle buyuruluyor:
“Bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir.” (Mâide: 32)
Bunlar ölü olan ruhları Allah-u Teâlâ’nın izniyle diriltenlerdir.
•
Bir de öyle imamlar vardır ki halkı cehenneme götürürler.
Arkasına taktığı topluluğu ateşe sürükleyen imamlar ve kötülük üzerinde birleşmiş ümmetler de vardır.
Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:
“Ümmetimden yalancılar deccaller vücuda gelir.” (Münavî)
Âyet-i kerime’lere gelince, Allah-u Teâlâ onları da bize şöyle tanıtıyor:
“Onları ateşe çağıran imamlar kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir.” (Kasas: 41)
Kendilerine teveccüh eden azabı hiç bir kimse onların üzerinden kaldıramayacak. Ahiret azabının yanısıra dünya rüsvaylığına çarptırılacaklar.
“Sen o münâfıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları. Hakk’tan nasıl çevriliyorlar.” (Münâfikun: 4)
Nûrdan karanlığa nasıl da döndürülüyorlar.
•
Hakk tarafından gönderilen imamlar nasıl bilinir? Alâmetleri nedir?
Onların her işi liveçhillahtır, yalnız Allah içindir.
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Âyet-i kerime’sine uyarlar. Kimseden ücret istemezler. Şöhret, nam beklemezler. Gösteriş istemezler, her iş ve icraatları ilâhi hükme uygundur. Mükâfatlarını da yalnız Allah-u Teâlâ’dan beklerler.
Onlar derler ki:
“Biz Allah içiniz ve yine O’na döneceğiz.” (Bakara: 156)
Bunlar Allah için olanlar, diğerleri ise dünya için olanlar, paraya tapanlar.
Hak yoldan sapmış imamların alâmetleri nedir?
Onları halk seçer, kendilerini seçen halkı da cehenneme götürürler. Bütün iş ve icraatlarının hepsi ahkâma ters düşer. Para toplarlar. Nam, şöhret peşinde koşarlar. Bunların ahirette hiçbir nasipleri olmaz.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:
“Eğer onlara uyarsanız siz de müşrik olursunuz.” (En’am: 121)
“Hâinlerden taraf olma!” (Nisâ: 105)
“Kendisine Rabb’inin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir?
Muhakkak ki biz zâlimlerden öç alacağız.” (Secde: 22)
“Her yalancı, günah yüklü kimseye veyl!” (Câsiye: 7)
Görülüyor ki Allah-u Teâlâ “Bu hâinlere uyma!” diye emrediyor. Bunlara iltihak edip karıştığın anda, bu güruh ile senin de cehennemin en alt tabakasına gideceğin muhakkaktır. Amma kim dinliyor? Herkes kendi dinine göre amel ediyor.
Onlar fakirin haklarını gasp ederler. Zekâtı fakirin boğazından kesip kendileri yerler. Bu yüzden Allah-u Teâlâ yeryüzünden rahmeti keser. Bunu her bölücü yapıyor. Ve fakirin hakkını yiyor.
Narcılar yemek vereceğiz bahanesi ile oltayı atıyor. Ne ev, ne de araba bırakıyor. Rahatça paralarını ve mallarını gasp etmiyorlar mı?
Süleymancılar da bütün bu soygunları yaptıktan sonra Allah-u Teâlâ’nın evlerini dahi gasp ediyorlar. Camileri, Kur’an kurslarını ve ellerine geçirebildikleri malları.
Allah-u Teâlâ bu sapmışlar hakkında buyuruyor ki:
“Her biri kendi tuttuğu yoldan memnundur. Yanında bulunan din ve kitapla sevinmektedir.” (Mü’minun: 53)
İşte bu kimseler hakkında Allah-u Teâlâ’nın hükmü:
“Suçlular, cehennem azabında ebedi kalacaklardır. Kendilerinden (azab) hafifletilmeyecektir. Onlar azab içinde ümitsizdirler.
Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zâlim idiler.” (Zuhruf: 74-75-76)