Hazret-i Allah Kur’an-ı kerim’de dünya hayatının gelip-geçici olduğunu, ahiret hayatının ise ebedi olduğunu haber vermiş, müminleri dünya hayatına bağlanarak ebedi hayatlarını mahvetmekten sakındırmış ve:
“Sakın sizi dünya hayatı aldatmasın.” buyurmuştur. (Fatır: 5)
Allah-u Teâlâ bir diğer Âyet-i kerime’sinde dünyayı ve içindekileri tarif ediyor:
“Sakın kendilerini denemek için dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlikler verdiğimiz kimselere gözlerini dikme! Rabb’inin rızkı hem daha hayırlı hem de daha süreklidir.” (Tâhâ: 131)
Ukbayı bırakıp dünyaya meyletmek, Hakk’ı bırakıp bâtıla sarılmak demektir. Hakk ve hakikatı unutup dünya lezzetlerine dalanlar büyük bir belâya ve huzursuzluğa uğramışlardır.
İnanmayanlar da bu dünyada rızıklanırlar. Allah-u Teâlâ onlara mühlet verir. Bu da haklarındaki ilâhî azabın artmasına sebep olacaktır.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:
“Eğer bütün insanlar (küfre meyledip) tek bir ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, çıkacakları merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları koltukları gümüşten yapar ve onları altın ziynetlere boğardık.
Bütün bunların hepsi sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise Rabb’inin katında, O’nun azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.” (Zuhruf: 33-34-35)
Allah katında dünya malının hiç bir değeri yoktur. Altın ve gümüşün kıymet olarak bilinmesi insanlara göredir.