Allah-u Teâlâ bu gibi kimseleri gâfillikle nitelendirmektedir.
“Kahrolsun o koyu yalancılar! Onlar koyu bir cehâlet içinde kalmış gâfillerdir.” (Zâriyat: 10-11)
Ahirette ise çetin bir azab olduğu Âyet-i kerime’de haber veriliyor:
“Andolsun ki kâfirlere çetin bir azab tattıracağız, işledikleri en kötü işlere karşılık onların cezasını vereceğiz.” (Fussilet: 27)
Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim’inde iman ile küfrü, mü’min ile kâfiri ayırmış, insanı ise dilediğini yapmakta serbest bırakmıştır.
“Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp sapıklığa düşenler bizden gizli kalmazlar. O halde ateşin içine atılan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet gününde emin olarak gelen mi daha hayırlıdır?
Dilediğinizi yapın! Doğrusu O, yaptıklarınızı görmektedir.” (Fussilet: 40)
Allah-u Teâlâ kalbini küfre açanları, küfürle işbirliği yapanları büyük bir azap ile tehdit ediyor. Tevbekâr olanlara bağışlaması büyük olmakla birlikte, düşmanlarına vereceği cezâ çok elem vericidir.
“Gönlü imanla mutmain olduğu halde, zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr eder ve gönlünü küfre açarsa; onların üzerine Allah’tan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Nahl: 106)
Dinden dönenlerin cezâsı bu kadar ağır olmaktadır.
Kendilerine öğüt verildiği halde Hazret-i Allah’ın âyetlerinden yüz çeviriyorlar.
Fakat Allah-u Teâlâ bunlar hakkında:
“Kendisine Rabb’inin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir?
Muhakkak ki biz zâlimlerden öç alacağız.” buyuruyor. (Secde: 22)
Bir diğer Âyet-i kerime’de ise şöyle buyruluyor:
“İnsanların bir takımları vardır ki inanmadıkları halde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık.’ derler. Bunlar güya Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar, oysa onlar sadece kendilerini aldatırlar da bunun farkında değillerdir.” (Bakara: 8-9)
Allah-u Teâlâ onların iddiâlarını reddetmektedir. Her ne kadar müslümanları aldatmaya çalışıyorlarsa da, aslında aldanan bizzat kendileridir, en büyük zararı yine kendileri görürler, yaptıklarının vebali kendilerine döner.
Hazret-i Allah inandıktan sonra yoldan çıkanları Kelâm-ı kadim’inde şöyle haber veriyor:
“İnandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Kim de tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerdir.” (Hucurat: 11)
İmandan sonra fısk adını takınarak ve kendini azaba lâyık kılıp nefsine yazık etmiş kimselerdir.
“O gün zâlimlere mazeretleri fayda vermez. Onlar için lânet ve yurtların en kötüsü vardır.” (Mümin: 52)