Hazret-i Allah Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabb’inizim. O halde benden korkun.” (Mü’minun: 52)
Bu Allah kelâmıdır, Ahmet’in Mehmet’in beyanı değil.
Cenâb-ı Hakk inananları tek ümmet kabul ediyor ve bu teklikten ayrılanlar huduttan ayrılmış oluyor. Onlar bu emr-i ilâhiyi dinlemediler ve korkmadılar. Yetmişüç fırkadan yetmişikisi huduttan böyle çıktı. Allah-u Teâlâ’nın emrine uymadıklarından ve ters düştüklerinden, dinden çıktılar.
“Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.” (Mü’minun: 53)
Dinden murad isimleri, kitaptan murad ise zan ve tüzükleridir.
İslâm’dan çıktıktan sonra her bir bölücü birer isim yaptı. Bu isimler birer dindir. Oysa İslâm’da bir tek ümmet bir tek din vardır.
“Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i imran: 19)
Allah-u Teâlâ’nın yanında makbul olan din yalnız budur.
Kitaba gelince; İslâm dini’nin kitabı birdir, o kitap Hazret-i Kur’an’dır. Onların kitapları ise kendi zanlarına göre uydurdukları hüküm ve tüzükleridir. Allah-u Teâlâ burada açık olarak işaret ediyor. Murad-ı ilâhî budur, bunu böyle bilmemiz lâzımdır.
Onların dini ayrıdır, kitapları ayrıdır. Her bölük kendi dinine göre kendi kitabına göre hareket ediyor. Böylece dinden çıkıyorlar ve bundan pek memnundurlar, aralarında bununla seviniyorlar. Hepsine sor, hepsi de kendi tuttukları yoldan memnundur. Bu yoldan onları alıkoymak da mümkün değil.