Hakiki Mutasavvıflar Hakiki Vahdet-i Vücudçular ve Sahteleri

Cep Kitapları

Hakiki Mutasavvıflar Hakiki Vahdet-i Vücudçular ve Sahteleri

Mürşid-i Kâmil


Mürşid-i kâmil; Mürşid-i hakiki olan Hazret-i Allah’ı bilendir, içinde O’nun olduğunu görendir, gerçekten kendisinin bir maske olduğunu bilendir.

Mürşid-i kâmil budur. Mürşid-i kâmil bir resimdir, Mürşid-i kâmil bir paçavradır, Mürşid-i kâmil bir maskedir.

Bunlar anlatılıyor, fakat gerçek mânâda anlaşılmıyor.

Âyet-i kerime’sinde:

“İçinizde... Görmüyor musunuz?” (Zâriyat: 21)

Buyuruyor Hazret-i Allah.

İçte gören yalnız bunlar oluyor.

Bir Âyet-i kerime’sinde de:

“Biz insana şah damarından daha yakınız.” buyuruyor. (Kaf: 16)

İçindeyim diyor, yüzün bir maske, vücudun bir elbisedir diyor. Senden sana yakınım diyor, sesleniyor. Fakat bunu hayatta hiç duymadık.

Diğer bir Âyet-i kerime’sinde ise:

“Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.” buyuruyor. (Vakıa: 85)

Her zerrede Fail-i Mutlak’ın fiilleri vardır, yani her zerrede ulûhîyet sırları mevcuttur. Onun için her şeyden her şeye yakın, fakat insan görmez. Bu Âyet-i kerime buna şâmildir.

Bu üç Âyet-i kerime’nin tecelliyâtına mazhar olduğu için Hakk’ı içte olduğunu görüyor, biliyor. Bu Âyet-i kerime’lerin tecelliyatına mazhar olmadıkça mürşid-i kâmil olamaz.

Bunu nasıl bildi? Allah-u Teâlâ bildirdiği için bildi, gösterdiği için gördü.

Bir Hadis-i kudsî’de de Hakk Celle ve Âlâ Hazretleri şöyle buyurur:

“Sonra ben yüzümle onlara yönelirim. Yüzümle yöneldiğim bir kimseye neyi vermek istediğimi, herhangi bir kimsenin bileceğini mi sanırsınız?”

Allah-u Teâlâ devamla şöyle buyurdu:

“Onlara ilk vereceğim şey nûru kalplerine akıtmaktır. İşte o zaman ben onlardan haber verdiğim gibi, onlar da benden haber verirler.” (Hâkim)

Açık bir ifade! Yani ben onlardan haber veriyorum amma, onlar da benden size haber veriyorlar.

İşte bu Hadis-i kudsî, Allah-u Teâlâ’nın onlara verdiğini kimsenin bilemeyeceğini, onlara ihsan ve ikram ettiğini, başkasına vermediğini ve Hazret-i Allah’ı yalnız bunların bildiğini bize bildiriyor.

Bir Âyet-i kerime’de de şöyle buyuruluyor:

“Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiç bir bilgimiz yok.” (Bakara: 32)


 

Önceki Sonraki