Hakiki Mutasavvıflar Hakiki Vahdet-i Vücudçular ve Sahteleri

Cep Kitapları

Hakiki Mutasavvıflar Hakiki Vahdet-i Vücudçular ve Sahteleri

HAKİKİ VAHDET-İ VÜCUDÇULAR VE SAHTELERİ


Zerreyi zirveye çıkaran ve yine murad ettiğinde denize düşüren Allah.

O damla denize düştüğünde ne olur? Hiç olur. Denizden çıkmıştı, yine denize düştü.

İşte, bunu bilen gerçek mânâda hiç olur, var olan Hazret-i Allah’tır. İşte bu hâle getirdiği kimse ancak Vahdet-i vücud’dan konuşabilir, başkası sahib-i salâhiyet değildir.

Zira Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

“Allah var idi ve Allah’tan başka bir şey mevcut değildi. (Buharî)

Yine de öyledir.

Bu Hadis-i şerif’e çok dikkat edin, ilerideki mevzuları bununla çözersiniz. Bütün gayemiz Hazret-i Allah’ı size duyurmak.

Bu Hadis-i şerif ile de görülüyor ki, var olan yalnız Hazret-i Allah’tır. Bunu bilen ve görebilen Vahdet-i vücud’dan bahsedebilir. Ve fakat bu hale gelmeyen ise Kelime-i tevhid’i dahi söyleyemez, söylemesini dahi bilmez, “Lâ” da kalır.

Niçin? Size bunun izahını yapalım:

Yaratılmış hiç bir şey Allah değildir. Bir kimse Hazret-i Allah’ı görmeyip yaratılanları görüyorsa, o “Lâ” da kalmıştır. Her şeyi yaratan Hazret-i Allah’tır. Amma sen O’nu göremedin, kendi içinde olduğunu da bilemedin. Yaratılanları gördün ve O’nu O’nun yarattığı mülkün içinde zannediyorsun. İşte bunun için “Lâ” da kaldın. Hem de Vahdet-i vücud’dan dem vuruyorsun.

Âyet-i kerime’de:

“Allah kime nûr vermemişse, onun nûru yoktur. buyuruluyor. (Nur: 40)

Halbuki ise vücud O, mevcud O... Bütün kâinat vücud nûrunun zerrelerinin zuhur mahalli olduğunu görmüyorsun, bilmiyorsun, amma Vahdet-i vücud’dan bahsediyorsun.

Sen bunu nasıl bilip nasıl bahsedersin? Hem de O’nun mülkün içinde olduğunu sanıyorsun. O ise senden sana yakın olduğunu görmüyorsun ve bilmiyorsun. Kendini Hazret-i Allah’tan ayrı olduğunu sanıyorsun da, Vahdet-i vücud’dan bahsediyorsun. Bu ne büyük bir körlüktür ve fakat bilmiyorsun. Kendini bilmiyorsun, bütün kâinâta yaratanı bildirmeye çalışıyorsun.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:

“Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile hararet bir değildir. (Fâtır: 19-20-21)

“Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediği kimseye işittirir. Sen kabirlerde olanlara işittiremezsin. (Fâtır: 22)

Ne idrak ederler, ne de anlarlar.


 

Önceki Sonraki