Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:
“Şüphesiz sizin bu ümmetiniz, bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde benden korkun. Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur. Yanında bulunan din veya kitapla sevinmektedir.
Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.
Kendilerine verdiğimiz servet ve oğullar ile, onların iyiliklerine koştuğumuzu mu zannediyorlar? Hayır onlar işin farkında değiller.” (Mü’minun: 52-56)
Eğer bu Âyet-i kerime’lere iman ediyorsanız, bunların dinden çıkarılmış olduğunu açık göreceksiniz.
Ve Kaplan’a demiştik ki: “Allah-u Teâlâ’nın kelâmı karşına çıkınca put gibi kesildin.” Bu, kitapta var. Zira bunların taptığı şey ayrıdır, dinleri ayrıdır, kitapları ayrıdır. İşte Muhyiddin İbn-ül Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri, “Sizin taptığınız ayağımın altında.” dediği için, bilemediler ve astılar.
Putperestler arkadaşlarımıza diyorlar ki: “Allah aşkına bu kitabı dağıtmayın.” Biz ise bunu Hazret-i Allah’ın rızasını tahsil etmek için dağıtıyoruz. Zira onların kime taptığını onlara göstermek için. Bu kara pehlivanın oyununu bu Nûr bozuyor. Bunun için de bu Nûr-i İlâhî’nin karşılarına çıkmasını istemezler.
Her cambazın bir palyaçosu olduğu gibi, bu da şeytan cambazının palyaçosu olduğundan bu role girdi. Bir buçuk milyar müslümanın yüz karası oldu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu din-i mübin’i bindörtyüz küsür sene evvel İslâm’ı açıkladı. Ve Kâbe’deki bütün putları indirdi. Senin o puttan ne farkın var! Hakkında beyan edilen Âyet-i kerime’lere bir bir cevap veremezsen, hakkında söylenen bütün sözleri kabul etmiş oluyorsun. Sen de böylesin, sana tapanlar da böyledir.
Unutma ki karşısında Kelâmullah okunuyor.